YENİ KEŞİFLER YOLDA
Fatih Sondaj Gemisi’nin yeni bir lokasyona gittiğini söylemiştiniz. Yeni bir bilgi var mı? Bir de Genel olarak sondaj gemilerinin faaliyetleri ne durumda?
2024’ün son günü biz Filyos’taydık. Filyos biliyorsunuz bizim Karadeniz’deki gazı karaya çıkardığımız ve oradan evlerimize dağıttığımız lokasyon. Gazın karayla buluştuğu yer. Böyle bir geleneğimiz var. Geçen yıla Gabar‘da girdik. Oradaki çalışan kardeşlerimizle, güvenlik güçlerimizle. Bu sene de Filyos’a gidelim ve Türkiye’nin bir başka tarihi projesi olan Filyos Limanı’nda arkadaşlarımızla olduk o gece. Fatih Gemisi’de SPS çalışmalarını bitirmiş yeni seferine hazırlanıyordu. Fatih keşif amaçlı yeni bir sondaj yapacak. Bu ay içerisinde ona başladı. İnşallah neticesi olumlu olur. Biraz daha Sakarya Gaz Sahası’nın batısında bir lokasyon. Ama biz bir taraftan Karadeniz’de mevcut bulduğumuz gazın üretimini artırmaya gayret ediyoruz, bir taraftan da keşif amaçlı yeni sondaj ve orada bulduğumuz rezervi artırma amaçlı bir çalışma için gemilerimiz yoğun bir takvim içerisinde çalışacaklar. Abdülhamid Han gemimiz Karadeniz’de, Yavuz orada, Fatih ve Kanuni orada. Yoğun faaliyetlere devam ediyoruz.
HEDEF 2028’DE KARADENİZ GAZININ TÜM EVLERE GİRMESİ
Gabar’daki faaliyetler ne durumda? Gabar ve Karadeniz gazı Türkiye için ne anlama geliyor? Keşiflerden öncesi ve sonrası diye ayırırsak belki belirtmek istediğiniz bir nokta olur.
Biz şunu yapmaya çalışıyoruz. Elbette ki keşif yapmak, rezervi keşfedebilmek önemli. Ama bulduğumuz anda da bunu en hızlı şekilde ekonomiye kazandırmamız lazım. İlk başta söylediğim gibi kullandığımız 3 birim enerjinin 2’sini ithal ediyoruz. Yani Türkiye’nin ciddi bir dışa bağımlılığı var bu bağlamda. Bizim hedefimiz, Türkiye’yi enerjide bağımsız kılmak. Onun için keşif yapmalıyız, yeni sahalar bulmalıyız ve bulduğumuz sahalarda da en hızlı şekilde üretime geçmeliyiz. Gabar bu anlamda çok önemli bir proje. 75 kuyuda günlük 71 bin varil üretime geldik. Geçen sene 29 bin varildi şimdi 71 bin varil. Karadeniz gazı dünyadaki ortalama geliştirme sürelerinin çok altında, 3 yıldan kısa bir süre içerisinde gelişti. Şuanda 3 milyon hanenin evlerinde doğalgaz kullanılır hale geldi. Hedefimiz bu süreçleri hızlandırmak. Onun için sıra dışı işler yapmaya gayret ediyoruz. Gabar, Sakarya Gaz Sahası Türkiye’nin bu dışa bağımlılığını düşürmede bizim için en önemli projeler.
Elbetteki işin doğası gereği zaman alan işler. Aslında biz çok hızlı yapıyoruz ama yine de netice almak zaman alıyor. Biz şuanda hedef olarak 2028’de Karadeniz’den ürettiğimiz gazla tüm konutlarımızın ihtiyacını karşılar hale gelmeyi hedefliyoruz.
2025 ENERJİ FATURALARININ DÜŞÜK OLDUĞU BİR YIL OLACAK
Vatandaşa 2025’te müjde var mı?
Bütün bu çalışmalar, denizin 2100 metre olduğu bir lokasyondan karaya 70 km mesafede gazı getiriyorsunuz. Bütün bu operasyonların sonunda müjde bütün vatandaşların ucuz enerji beklentisi. 2025’te de vatandaşımızın enerji faturasını düşürecek desteklere devam edeceğiz. Dolayısıyla en önemli müjde bu olur. Enerji faturalarının düşük olduğu bir yıl olmasını diliyorum. Elbetteki dünyadaki gelişmeler enerji fiyatlarını çok yakından ilgilendiriyor. Onun dışında bizim aslında Türkiye olarak 70 yıllık nükleer rüyamızın inşallah ilk elektriğimizi ürettiğimiz yıl 2025 olur diye düşünüyoruz. 2025’te Karadeniz gazının 10 milyon metreküpe çıktığı, Gabar‘ın 100 bin varile ulaştığı bir yıl olması konusunda gayretlerimizi devam ettiriyoruz. Yenilenebilirde rüzgar ve güneşte bu yıl rekor bir yıldı. 600 megavatlık bir kapasite devreye aldık. İnşallah 2025, 2024’ten daha ileride olacak. Cumhurbaşkanımızın o ifade ettiği ‘120 bin megavat Türkiye’nin 2035’te rüzgar ve güneş enerjisine sahip olacak’ hedefinin gerçekleştirilmesi için de ilk adımlardan biri olacak.
ÇATILARA GÜNEŞ PANELLERİNE DEVLET DESTEĞİ OLUR MU?
İstanbul’da birçok binanın çatısı boş durumda. Çatılara yapılacak panellere devlet desteği olacak mı? diye soruyor vatandaş.
Biz yenilenebilirle alakalı özellikle sanayicilerimize, medya, oteller… bütün tüketicilere kendi öz tüketimlerini karşılamak için rüzgar ve güneş enerjisi kurmaya teşvik ediyoruz. Aslında Türkiye’de birçok sanayici bu anlamda şu ana kadar tesislerini yaptılar. Bir kısmı da yapmaya devam ediyor. Yaklaşık 23 bin 500 megavatlık yeni bir kapasite bu anlamda devreye girecek. Bunlar tahsis edilmiş durumda. Ama buradaki sistem şöyle çalışıyor, siz elektriği tüketiyorsunuz aynı zamanda üretiyorsunuz. Mahsuplaştıktan sonra fazla kısmını sisteme ve piyasaya satma şansınız var. Burada yatırımı cazip hale getiren aslında şu. Sizin ürettiğiniz elektriğin fazla kısmını satabilmeniz. Ama bu satış fiyatının ne olduğu sizin yatırım kararınızla doğrudan alakalı. Bizim konutlarda elektrik fiyatları o kadar düşük ki buraya yaptığınız yatırımın geri dönüş yılları çok uzuyor. Dolayısıyla aslında burada çatısına güneş paneli kurmak isteyen için ekonomik bir teşvik yok. Zaten elektrik çok ucuz bunu kurmasının bir anlamı kalmıyor ama zaman içerisinde bunların da önce biraz sanayicilerin ihtiyacını görüp ondan sonra da çatılardaki uygulamaları biraz daha teşvik edici şeyler yapabiliriz.
90 MADENİN 70’İ TÜRKİYE’DE VAR!
Madenlerle ilgili atılan tohumların meyvelerini almaya başladık mı?
Biz Türkiye’de AK Parti iktidarında enerjide 2003-2016 dönemi var. Türkiye’nin enerjide ilk dönemi diyelim. Bir de 2016 ve sonrası Milli enerji ve maden politikası adını verdiğimiz, Berat Bey’in bakanlığı döneminde ortaya koyduğumuz yeni bir vizyon var. Bu iki dönemde yapılanlar daha farklı. Birinci dönem, Türkiye’deki piyasa yapısının değiştiği özel sektörün oyuncu yapıldığı ve Türkiye’de bu artan kapasitenin artan ihtiyacın karşılanmasına dönük adımların atıldığı bir süreç. Milli Enerji ve Maden politikasıyla aslında biz daha büyük bir hedef ortaya koyduk. Türkiye’yi enerjide bağımsız kılma hedefi. Onun için Gabar geldi, onun için Sakarya Gaz Sahası geldi. İnşallah bundan sonra daha farklı keşifler de olacak. Benzer şey madende de aslında kurgulandı. Çünkü Türkiye madende de net ithalatçı bir ülke. Tükettiğimizden maalesef daha azını üretiyoruz.
90 MADENİN 70’İ BİZDE
Halbuki maden zenginliği açısından dünyadaki 7. Maden çeşitliliğine sahip ülkeyiz. 90 madenin 70’i bu ülke topraklarında var. Dolayısıyla madenleri de en hızlı şekilde, çevreyle uyumlu bir şekilde ekonomiye kazandırmak işin özünde var. Ama bir başka şey daha var. Madenleri olduğu gibi ham madde olarak çıkarıp satmak yerine onları uç ürüne, nihai ürüne, ara mamüle dönüştürerek yani katma değerli hale getirmek amacımız. Bor karbür bunlardan bir tanesi. Bor madenini 500 dolara satıyorsunuz tonunu. Bor karbüre döndüğü zaman 25 bin dolarlara çıkabiliyor. Bor madeninin yüzde 70’ine sahibiz. Sosyal medyada bu da çok tartışılan konu. Bu kadar madenimiz var. Neden bunları satmıyoruz diye. Ama o bor madenlerinin dünyada kullanım alanlarına bakmamız lazım. Alternatifsiz bir maden değil bor. Toplam dünyada yaklaşık 4 milyon tonluk bir pazardan bahsediyoruz. Bunun 2.6 milyon tonunu biz satıyoruz. Bu sene bir ihracat rekoru kırdık. 1.3 milyar doların üzerinde ihracat geliriyle Eti Maden rekor kırdı. Borda hedeflediğimiz katma değerli madencilikte bor ürünlerini nihai ürünlere dönüştürücü çalışmaların içerisinde olacağız.
TÜRKİYE’NİN ENERJİDEKİ 5 YILLIK YOL HARİTASI
Türkiye’nin enerji politikalarındaki 5 yıllık hedefi nedir?
Mevcut yürüyen projelerimizden özellikle Karadeniz Sahası’nda şuanki üretim sahamızın 45 milyon metreküp üretime gelmesi ve tüm konutlarımızın ihtiyacını karşılaması ilk hedefimiz.
Karadeniz’de yeni keşifler, Gabar petrolünün üretimini 100 bin varile çıkarıp yeni Gabarlarla inşallah keşifler ve üretimlerle petrol üretimimizi artırmak istiyoruz. Ama bizim önümüzdeki süreç için kendimize koyduğumuz en önemli hedeflerden bir tanesi şu. Türkiye ne yaparsa yapsın belki tüm ihtiyacını kendi kara ve denizlerinden karşılayamayabilir. Bunu henüz bilmiyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin mutlaka farklı coğrafyalarda petrol ve doğal gaz araması, maden araması ve üretmesi gerekiyor. Birçok yabancı şirket özellikle Avrupalı şirketleri biliyorsunuz. İsimlerini hepinizin bildiği. Kendi ülkesinden 1 metreküp doğalgaz üretmiyor. Ama dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz üreten şirketler haline gelmiş durumda. Dolayısıyla bizim her şeyi kendi karalarımızda denizlerimizde bulmamız mümkün olmayabilir. Ama yurt dışında çok daha aktif aramacılık sürecinin bizi beklediğini söyleyebilirim. Nükleer santralinin 4 reaktörünü de devreye almış bir Türkiye 2028’de hedefliyoruz. Akkuyu için söylüyorum. Sinop ve Trakya’daki nükleer santral projelerinin çalışmalarının başladığı bir Türkiye hedefliyoruz. Belki devreye almamız önümüzdeki 4 yılda mümkün değil ama adını koyduğumuz, kimle hangi şirketle hangi teknolojiyle, hangi modelde çalışacağımızı belirlediğimiz bir Türkiye hedefimiz var. Elbetteki her yıl en az 7-8 bin megavatlık rüzgar ve güneş yapmış bir Türkiye hedefliyoruz. Bütün bunların sonucunda da yine vatandaşımıza kaliteli, kesintisiz enerjiyi sunabildiğimiz bir Türkiye hedefimiz var.
DOĞALGAZDA KENDİ KENDİNE YETEBİLEN BİR TÜRKİYE
2028’de bir doğal gaz ithalatı olmayacak şeklinde bir açıklama var yine?
19.5 milyon konutta şuanda doğalgaz kullanılıyor Türkiye’de. Ve bu rakam artıyor. Çünkü şuanda nüfusun yüzde 85’i doğalgaz erişimine sahip. Her geçen gün artık köye, mahalleye, yerleşim yerlerine doğalgaz gidiyor. Dolayısıyla bu konut sayısı artacak, dolayısıyla doğalgaz tüketimimiz artacak. Bunu da göz önünde bulunduralım. 3-4 yıl içerisinde yeni konutlarla beraber aslında doğalgaz tüketimimiz artacak. Ama buna rağmen biz diyoruz ki hedef 2028’de Karadeniz Gaz Sahası‘ndan üretimi, konutlardaki tüketimi karşılayacak hale getirmek. Ama Türkiye’nin sanayide tüketimi var. Türkiye’nin ticarethanelerde tüketimi var. Türkiye’nin elektrik tüketiminde doğalgaz kullanması söz konusu. Tüm bunları düşündüğünüzde bunu tamamen karşılamak belki 2028’de mümkün olmayabilir ama biz o doğrultuda çalışacağız. 2028’e kadar hedef şu olur. Biz mevcut üretimimizi konutlardaki ihtiyacı karşılayacak kadar artırırız ama ülkemizin ihtiyaç duyduğu doğalgazın en azından keşiflerini yapma gibi bir hedef olabilir. Onları devreye almak daha zaman alacaktır. Ama biz şuanda 710 milyar metreküp olan rezervi inşallah bunun çok daha üzerine çıkarıp Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak belki bir gün Türkiye’yi doğalgaz ihracatını yapabilecek noktaya bu süreci en azından geçirmek istiyoruz.
EN ZOR OLANI İNSANLARIN KENDİLERİNE GÜVENİNİ KAZANDIRABİLMEKTİ
Türkiye’nin enerjide attığı en kritik hamle neydi? Bir kırılma anımız var mı?
Türkiye’de bence enerjide ve birçok alanda temel kırılma noktası maalesef insanımıza ve kendimize güvenimizdi. Bu, birçok alanda bizi farklı bir noktaya götürdü ve Türkiye onun için Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ekonomisi 4 kat büyüyen enerjisi 3 kat büyüyen, bölgesinde söz sahibi güçlü bir ülke haline geldi. Bu enerji için de böyle. Enerjide bize öğretilmiş çaresizlik neydi? Türkiye’nin petrolü yok, doğalgazı yok. Bizim özellikle 2016’dan sonraki yeni dönemde ortaya koyduğumuz şey, Türkiye’nin bu öğrenilmiş çaresizliğini bir anlamda reddetmesiydi. Coğrafya kader, enerjide dışa bağımlılık kader değildir dedik biz. Varsa bulacağız, arayacağız, Gabar‘da, Karadeniz’de, Akdeniz’de, Mavi Vatan’da. Her yerde yer altında ne varsa bunları ekonomiye kazandıracağız hedefiydi. Biz bunları milli petrol şirketimiz Türkiye Petrolleri’yle yapmaya başladık. Oradaki arkadaşlarımızı buna inandırmak, onların o sürece hazırlanması ve en zorlu kısım da insanları bir şeylere inandırabilmekti. Gabar petrolünün ekonomik değeri bugün yıllık 2 milyar dolar. Ama onun ötesinde 2 şey çok önemli. Bir: İnsanımızın, mühendisimizin, jeoloğumuzun kendilerine olan güvenini tekrar kazanması, tekrar bu ülke için çalışma heyecanı duymaları, yapabiliyoruz demeleri çok değerliydi. İkincisi de Gabar özelinde oradaki gençlerin, oradaki insanların tekrar umutlarının hayallerinin yeşermesi ve hayata dair beklentilerinin ortaya çıkması. Bu anlamda işin böyle bir boyutu var. Projelerin teknik zorlukları var birçok şeyi var ama esas zorluk insanımıza bunu inandırabilmekti. O özgüveni ben kazandığımıza inanıyorum.
ŞİMDİ SOMALİ’DE KENDİ GEMİMİZLE ARAMA YAPIYORUZ
İnsanlar size Akdeniz’de ne işimiz var, niye biz bu gemileri alıyoruz. Bu gemileri kiralayalım arkadaş daha ucuza gelir. Öyle yola çıktık yani bunların hepsini yaşadık. Hemen arkasında darbe girişimleri geldi. Dolayısıyla bütün bu süreçleri kırabilmek, insanımıza bu güveni kazandırabilmek. Artık insanlarımızın tercih ettiği mesleklerin değiştiğini görüyoruz. Eskiden Jeoloji Mühendisliği, Jeofizik Mühendisliği okuyup Türkiye’de bankacı olan bir sürü insan tanıyorum. Çünkü çalışma alanı yok. Veya bir kısmı yurt dışına gittiler. Şimdi Türkiye onlara çok iyi bir imkan veriyor dönüş için. Bir anlamda tersine beyin göçü yaşandı. Bence en kritik süreç bu. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı vizyonunda da bunun temellerini görüyorsunuz. Biz bu iddiamızı, hamasetle, retorikle söylemiyoruz. Bunun altını doldurarak söylüyoruz. Şimdi o inançla gidiyoruz. Somali’de kendi ürettiğimiz sismik gemimiz Oruç Reis’le petrol ama yapabilecek hale gelmiş durumda.